Evet, saygıdeğer okurlarım. Eski oda sohbetlerinden bir hikayeyi siz okuyucularıma arz ediyorum. Şöyle ki, Hz. Musa A.S. Tur Dağına giderken karşısına bir adam çıkarak; "Ya Musa, Allah Zülcelal Hazretlerine niyaz ette, ben çok fakirim, bana biraz dünya malı versin. Şu fakirlikten kurtulayım. Allah'ın mülkünden hiç bir şey eksilmez" dedi.

Hz. Musa A.S. kendisine şöyle cevap verdi; "Evet, Allah'ın mülkünden bir şey eksilmez ama senin eline dünya malı geçince senden pek çok şey eksilir. O sebepten dolayı sen haline şükret." Fakat o adam çok ısrar ederek; "Ey Nebiyullah. Kerem buyur, rabbine niyaz et, bana biraz dünya malı ihsan buyursun." Hz. Musa A.S. Tur dağına vardığında Allah Zülcelal Hazretleri ile söyleşti. Allah Zülcelal Hazretleri şöyle hitap buyurdu; "Ya Musa, o kuluma haber ver, kendisine zenginlik vereceğim. Ya Musa, o kuluma zenginlik ihsan edeceğim ama kendisini korusun."

Hz. Musa A.S. işte Allah-u Teala'nın bu emrini bizzat o adama bildirdi. Ancak o adama Allah Zülcelal Hazretleri çok zengin olan bir kadını aşık etti ve evlendiler. Kadın ise evlendikten bir süre sonra öldü. Böylece de kadının altın, para ve bütün mülkü o evlendiği adama kaldı. İşte bu büyük servete sahip olan o nankör adam ise, şükrünü artıracağı yerde küfranı nimete başladı. Her gün biraz daha azdı ve azıttı. Etrafında kimi gördüyse soktu ve sonunda da zenginliğinin cezasını buldu.

Hz. Musa A.S. yine bir gün Tur dağına giderken yol kenarında asılmış birisini gördü. Kim olduğunu etraftakilere sorduğunda dediler ki, o adam fakir iken gayet iyi bir insandı. Hatta abid, zahid çok güzel bir kişiydi. Bilahare kendisine aşık olan bir kadınla evlendi ve karısı da ölünce bütün serveti o adama kaldı. Fakat ondan sonra da azdıkça azdı. Herkesin namusu ile oynamaya başladı. Yani elinden gelen bütün kötülükleri yapmaya başladı. Elinden gelen bütün kötülükleri ardına koymadı. Sonunda da sehpada can verdi.

 Evet, yine Hz. Musa Tur dağına vardığında Allah Zülcelal Hazretleri sordu; "Ya Musa. Dar ağacındaki gördüğün kimdi?" deyince Musa A.S. ise; "Ya Rabbi. Sen her şeyi hakkıyla bilirsin." dedi. Allah Zülcelal Hazretleri Musa A.S.'a dedi ki; "Bir zamanlar zenginleşmesi için niyazda bulunduğun kulumdu. Ona zenginlik ihsan ederken, kendisini korumasını da irade eylemiştim. İşte o zenginliğin sonunda öyle dar ağacında can verdi." buyurdu.

Evet, kula düşen görev şükretmektir. Zengin zenginliğine, fakir de fakirliğine şükredecektir. Sabredecektir, hamdı sena edecektir. Kaderimiz meçhul bir perdedir. Perde kalkınca arkasında neler saklı bulunduğuna vakıf oluruz. Allah Zülcelal Hazretleri neylerse güzel eyler.

Ey bizleri yaradan, var eden Allah'ım. Bizleri hayırlı nimetlerine kavuşturan Allah'ım. Sana yüz binlerce şükürler olsun. Şükür Yarab, Şükür Yarab, Şükür Yarab. Bizleri şükründen ayırma, bizleri hamdinden ayırma, imanlı yaşat, imanlı öldür. Lütfünle güldür, kalplerimizi aşkınla doldur, fazlı kereminle oldur, imanın İslam'ın kabrini bildir. Yüce cemalini gördür. Şurası bir gerçektir ki, seni tanımayanın basireti kördür.

Yazıma eski yazmış olduğum 4 kıta şiirle son veriyorum:

Bu dünyanın tek Sultanı Resul-i Ekrem derdim,

Medine'yi Mekke'yi görünce murada erdim,

İbadet ehlinden olmayı çokça istedim,

Allah'ıma şükür ki bu muradıma da erdim.

Kabe'yi tavafta gece gündüz durmadan döndüm,

Kıble'yi Şerifi de orada dört yönde gördüm,

Şükür olsun Hacer-i Esvet-i öptüm ve yüzüm sürdüm,

Allah'ın lütfüne eren ben de bir kul oldum.

Allah'ımın kudret ve lütfüyle ilhamla dolan,

Mekke ve Medine'de huzur ve sükunu bulan,

Dünyaya itibar etmez o kutsal yerleri gören,

Çok şükür ki aklını başına aldın sen Kenan.

Arafat Müzdelife'yi bizzat orada görünce,

Hacer-i Esvet-i öpüp tavafa devam edince,

Kenan'ı da dünyanın aldattığını bilince,

Rahatladım tövbe istiğfarla gözyaşını silince.