Bir Hadisi Şerif’te Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur; “Camiye komşu olanın namaz ancak camide kıldığı takdirde kamil manada namaz olur” İbn Ebi 1,303

Evet, ibadetlerde bir kısmının cemaatle ifa edilmesi ve her seviyede insanın onun edasında beraber bulunması tabi pek çok faydaları da ihtiva eder ki, insanlardan kendisine uyulacak Salih kimseler bulunacağı gibi manen yükselebilmek için teşvik ve davete ihtiyacı olan zayıf kimseler de mevcuttur. Bu şahıslar yükümlü bulunduğu yani yükümlü kılındıkları şeyi insanların gözü önünde yapma zorunluluğu duymasalar ihmal gösterebilirler. İşte bu durumda namaz gibi herkese farz olan en kamil bir ibadeti cemaat halinde eda etmek, insanlar için en faydalı amellerden biridir. İşte bu sebeple onun cemaatle eda edilerek insanlar arasında yaygınlaştırılması gerekmektedir. Hem böylece o yükümlülüğü yapanla terk eden gönüllü olanla gönülsüz yani isteksiz olan ayrılır.

Alim olanlara uyulmuş, bilmeyenlere de öğretilmiş olur. Cemaat halinde Allah’a ibadette bulunmak, aynı zamanda insanların iyileri ile kötülerini birbirinden teffik eden bir tür mihenk taşıdır.

Şunu da bilelim ki Allah-u Teala’nın Murad ve gayesi İslam’ın en önde olması ve yeryüzünde ondan daha üstün bir din bulunmamasıdır. İşte bu gayenin gerçekleşmesi ancak alim ile cahil, şehirli ile köylü, ve büyük küçük her seviyeden insanın İslam’ın en büyük nişanesi ve en yaygın ibadeti vesilesi ile sık sık bir araya gelmelerine bağlıdır.

Allah’u Teala bu mühim gaye ve idealin tahakkuku da insanları teşvik etmek için cemaatle kılınan namaza daha fazla ecir vermektedir.

Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de bir Hadisi Şerifinde; “Cemaatle kılınan namaz kişinin yalnız kıldığı namazdan 27 derece daha faziletlidir.” Buhari Ezan 30

Şunu da açıkça ifade edeyim ki Müslümanların Salih ameller işlemek üzere himmetlerini bir araya toplayarak birlikte dua edip istiğfarda bulunmaları duaların kabul edilmesinde son derece büyük bir tesire sahip olduğu gibi, cemaatle kılınan namazlarda yapılmış olan dualar daha çabuk icabet görür.

Yine Peygamber (S.A.V.) Efendimizin haber verdiğine göre kişi hakkını vererek abdest alır sonra mescide yönelir ve bütün bunları sırf namaz kılma niyetiyle yaparsa onun yürümesi namaz hükmündedir. Onun attığı her adım günahlarına kefaret ayrıca 1 derece yükselmesine sebep olur. İşte bu sayede Allah Zülcelal Hazretlerinin rahmet ve sekineti etrafını kuşatır. Buhari Ezan 30, Müslüm Mescid 272

Yine Peygamber (S.A.V.) Efendimiz; “Kim sabah akşam camiye gider gelirse her gidip gelişinde Allah Zülcelal Hazretleri o kimseye Cennetteki ikramını hazırlar.” Buhari Ezan 37

Hadislerle Peygamber (S.A.V.) Efendimiz 5 vakit camiye devam eden kimselerin Allah nezdinde ihsan edilecek nimetlerin güzelliğini ve çokluğunu açıkça ifade etmiştir.

Şunu belirtmek isterim ki, ezanı işiten herkes ama herkes uzak yakın demeden camiye cemaate gelmekte mükelleftir. Bu durumda ancak ve ancak özür sahipleri müstesnadır ve müstesna tutulmuştur. Allah Zülcelal Hazretleri cemaat için camiye gelen bütün kullarına adım başına sevap vermektedir. Şunu da açıklığı ile ifade edeyim ki camiye olan mesafe ne kadar uzaksa Allah nezdinde verilecek ecir ve mükafatta o kadar artmaktadır. Öbür yandan cami ve mescitlere devam etmeyi insanın kendisine alışkanlık haline getirmeyi gerçek mümin olmanın bir alameti kılınmıştır. Tirmizi İman 8

Aynı zamanda bu güzel alışkanlık mescitleri imar etmek olarak değerlendirilmiştir. Böyle hayırlı amelleri de ancak Allah’a ve ahret gününe inanan iman eden namaz kılan zekatı veren aynı zamanda da Allah Zülcelalden başka kimseden korkmayanların işleyebileceği ifade edilmiştir. İşte istikamet üzere olabilmek hem bu nimetlerden uzaklaşmamak ancak bu gibi çok güzel amellerle mümkün olabilir.

Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Tövbe suresi ayet 18’de şöyle buyurmaktadır; “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren Allah’’tan başka kimseden korkmayanlar imar eder. İşte hidayete ermiş olmaları umulanlar da bunlardır.

Bizzat Allah-u Teala ve Peygamberin açıkça ifade ederek vaat edilen bütün bu mükafatları bir kenara iterek cemaati terk edenler İslam’a zarar verdikleri gibi kendi nefislerine karşı da en büyük zulmü yapmaktadırlar.

Yazıma yine bir Hadisi Şerifle son veriyorum. Allah Resulü bir Hadisi Şerifinde cemaate gelmeyenleri şöyle tehdit etmiştir; “Canımı, gücü ve kudreti ile elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki odun toplanmasını emredeyim. Odun yığılsın sonra namazı emredeyim. Ezan okunsun. Daha sonra birine cemaate imam olmasını emredeyim, cemaate gelmeyenlere gidip onları içindeyken evlerini yakayım. Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki bu cemaatten geri kalanların herhangi biri burada semiz etli bir kemik parçası veya iki tane güzel parça bulacağını bilse hemen yatsıya gelirdi.” Buhari Ahkam 52, Ezan 29, Müslüm Mescid 251-254

Not: Peygamber (S.A.V.) Efendimizin buradaki maksadı cemaate gelmeyenlerin evleri yakmaya cevaz vermek değil, cemaate devam etmenin ne kadar büyük bir ihmal olduğunu bildirmektedir. Yoksa haşa o Yüce Peygamber Efendimizden öyle bir olayı inançsızlardan veya münafıklardan bile akıllarından geçirmezler. Burada öngörüldüğü gibi cemaatin faziletini ve ehemmiyetini bildirmiş oluyor. Saygılarımla.