Müslüman olan bir kimsede kin olmaz, kin etmek, beddua etmek zaten Müslüman'a da yakışmaz.Allah kuranı kerimin arab suresi ayet 43'te şöyle buyurmaktadır (biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarında da ırmaklar akar. Hamd, bunu bize eriştiren Allaha mahsustur.Eğer Allah'ın Bizi eriştirmesi olmasaydı biz hidayete ermiş olamazdık. Hamdolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmiştir derler. Onlar, işte yaptığınız iyi işler sayesinde kendisine varis kıldığımız cennet diye seslenilir)

Allah cennet ehlinin ruhlarını her türlü kötü duygulardan bilhassa toplumsal sevgi ve kardeşliğin en büyük engellerinden olan kin ve öfkeden arındıracaktır. Yukarıda okumuş olduğumuz ayeti kerimede cennet ehlini her türlü kötü duygulardan ve düşüncelerden bilhassa toplumsal sevgi ve kardeşliğin en büyük düşmanlarından olan kin ve öfkeden arındıracağını ifade etmektedir. bu sebeple cennet kitabımızın ifadesi ile barış ve esenlikler yurdu olacak. Evet orada bulunanların ayakları altından cennet ırmakları akacak onlar ruhlarını arındıran kendilerini cennetin güzelliklerine kavuşturan Allaha hamd olsun. Eğer bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacakta değildik.

Bu ruhani arınmışlık ve cennet nimetleri hiç şüphesiz Allahın büyük bir lütfudur ancak o lütfa iman ve hayırlı amellerle ulaşılabildiği için Allaha hamd eden cennet ehline işte size cennet  yapmış olduğunuz iyi ve güzel amellere karşılık olarak bariz kılındınız diye seslenilecektir. Rabbimiz mağfiretini ve genişliği göklerle yer arası kadar olan cennetine kendilerine vaat ettiği kullarının özelliklerini sayarken onların daima öfkelerini yenen ve kendilerini insanlara hoşgörü ile muamelede bulunan kimseler olduklarına işaret etmektedir.

Aliimran suresi ayet 133-134-135'te rabbimizin mağfiretine mazhar olmak ve takva sahipleri için hazırlanmış gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın onlar takvaa sahipleri bollukta da darlıkta da, Allah yolunda harcarlar, Öfkelerini yenerler insanları affederler Allah'ta işlerini güzel yapanları sever. Onlar çirkin birşey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah'ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir? işte onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.

Rabbimizin bağışına ve cennetine kavuşmanın ahlaki davranışlarımız için temel gaye olduğu bildirilmektedir. İyiliği dünyevi menfaat kaygısıyla değil de Allah rızası ve uhrevi saadet uğruna yapmak gerek diye hatırlatılmaktadır. İçinde kin ve öfkenin bulunmayacağı cennetin yolunun daha dünyadayken cennet'teymişcesine kin ve öfkenin bulunmayacağı bir yaşam sürmekten geçtiğini göstermektedir. Kin ve öfkenin, nefretin cennet eyline yakışmaması v4e bu duyguların mümminler arasındaki kardeşlik bağlarını zayıflatıcı olmasından kaynaklanmaktadır.

Peygamberimiz( s.a.v) efendimiz de (iman etmedikçe cennete giremezsiniz birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız) Müslüm, iman 93 imanın gerçeği olan sevginin bulunduğu kalpte kin ve nefrete yer olmayacağını  açık bir şekilde ifade bulunmaktadır. insan olarak da bizler, kızmak, sinirlenmek, öfke, kin, nefret, sevme, ve sevilme, sevgi ve saygı , hürmet gibi bir takım duygularla yaratılmış olmamızın yanında işte bu duygularımızı meşru çerçevede tutmamızı sağlayacak akıl ve iman gibi iki önemli kontrol mekanizması ile de donatılmış bulunmaktayız.

günlük yaşantımızda hislerimizi mürvet veya mevkii içinde harekete geçirecek birçok olayla karşılaşmamız mümkündür, Bu gibi durumlarda rabbimizin murakabesinde olduğumuzu hatırlayalım ve imanımız gereği sabırlı, vakarlı ve sağ duyulu hareket etmemiz gerektiğini unutmamalıyız.

Rabbimizin hoşnutluğunu ve ebedi mutluluğu yakalamak için şu kısacık hayatımızda yapmamız gereken en önemli ve büyük vazifeleri düşündüğümüzde ne kin tutmaya ve nede kin tutmaya sebep olacak davranışlara vaktimiz olmayacaktır. Saygılarımla...