Allah Zülcelal hazretleri Kuranıkerim’in Rum suresi ayet 21 de şöyle buyurmaktadır; “Yine onu ayetlerindendir ki, size hem cinslerinizden kendilerine ısınacağınız eşler yaratmıştır. Aranıza muhabbet ve merhamet vermiştir. Şüphesiz ki düşünen bir toplum için bunda Allahın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine deliller vardır.”

Evet, saygı değer okurlarım yukarıdaki ayeti kerimede Allah Zülcelal hazretleri kendileri ile huzur ve sükûnete eresiniz diye, sizler için aranızdan eşler yaratması ve aranızda sevgi, saygı aynı zamanda da merhamet, hoş görü var etmesi Allahu teala’nın varlığının, kudretinin bir delili değil midir?

Evet, ayrıca peygamberimiz (sav) efendimizde bir hadisi şerifinde( içinizde en hayırlınızda, ailesine en güzel şekilde hareket ve davranışlarınızdır ve davranmanızdır derken, ben ise aranızda ailesine, en güzel şekilde davranan kişiyim diyor ya? Aynı zamanda peygamberimiz(sav) efendimiz haccı veda hutbesinde bütün insanlığa (hepiniz âdemin çocuklarısınız) derken bizlere köklü bir aileye mensup olduğumuzu hatırlatmıyor mu?

Evet, ölü gibi olan Lütfeden insanın, yumurtadan civcivin yaratılması, kışın kuruyan yer yüzünün bahar gelince tekrar canlandırılması, insanların topraktan yaratılması, yine erkeklerin sükûn bulmaları için ilk yaratılan kadının  ( hazreti havva’nın ) Hz. Âdemin vücudundan yaratılması da bu iki cins arasında bir birlerine karşı diama, saygının, sevginin, muhabbetin yaratılmış olması, göklerin yerin yaratılışı, insanların çeşitli renk ve dillerde yaratılmaları, gece ve gündüzün yaratılması, şimşeğin ve yağmurun yatırılması, göklerin ve yerin bir nizam içinde devam etmesi, göklerde ve yerde olanların ona boyun eğmesi hepsi de Allah Zülcelâl hazretlerinin ayetlerindendir. İşte bütün bunlar Allahuteala’nın varlığına, kudretine ve büyüklüğüne delalet etmektedir.

Şunu da açıkça ifade edeyim ki saygı değer okurlarım kuranı kerimi ve peygamberimiz(sav) efendimizi rehber edinmiş biz Müslümanlar için aile son derece önemli bir kurumdur. Aynı zamanda aile toplumun en küçük, fakat en önemli birimidir. Ülfet, saygı, sevgi, muhabbeti paylaşma ve fedakârlık ortamıdır.

Saygı değer okurlarım dualarımızda, aile yuvamızın mutluluğu için şöyle dua ederiz ya ( ey Allahım; bu nikâhımızı mübarek ve bereketli eyle, bizleri daima mutlu, saygılı, hoş görülü, ülfet, muhabbet ve birbirimizi bağlılık duyguları ile kaynaştır. Aralarımıza nefret, fitne ve ayrılığa girmemize izin verme diye dua ederiz ya?

Evet bu özden yakarışla birliğimizin samimiyet, sevgi ve sadakatle devam etmesini, hayır bereket ve güzelliklerle hayatımızın, birlik, dirlik, düzenli bir şekilde davam etmesini yüce rabbimizden dileriz ya?

Evet bir aile olmak yalnızca aynı çatı altında barınmak, aynı evde oturmak değildir. Aile olmak, her şeyden önce gönülden birbirine bağlı olan eşler olmaktır. Aynı zamanda da sevgi, saygı, hoş görü, anlayış, şefkat ve merhametle bir bütünü tamamlamaktır.

Evet aile olmak her türlü olumsuzluklara karşı, birlik beraberlik anlayış göstererek huzuru birlikte beraberce korumaktır. Yine Allah Zülcelal hazretleri kuranı kerimin tahrim suresi ayet 6 da şöyle buyurmaktadır ( ey iman edenler: kendinizi ve ailelerinizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında öyle melekler vardır ki: irimi iri, çetin mi çetin, Allah kendilerine ne emrettiyse isyan etmezler ve her neye memursalar yaparlar ) bu ayeti kerimede ki açıkça bildirilen cehennem ateşine sürüklenmelerine sebep olacak fitne ve isyanda korunarak, Allah Zülcelal hazretlerinin emirlerine, taate seck edin. Aile sahibi kendisinden sorumlu olduğu kadar, ailesinden de sorumludur. Nitekim peygamberimiz(sav) efendimiz şöyle buyurmaktadır( hepiniz çobansınız, güttüğünüz sürüden mesulsünüz) yine başka bir hadisinde de ( sizin hayırlınız ehline hayırlı olanlarınızdır) diyor ya

Hz. Ömer rad.anh demiştir ki ya resulullah nefsimizi koruruz ama ehillerimizi nasıl koruruz? Deyince peygamberimiz(sav) efendimiz ( Allah’ın sizin nehy ettiği şeylerden onları nehy dersiniz işte bu onları korur) diye cevaplamıştır

Herkesin bilmesi gerekir ki aile, huzur, sükûn ve saadet ortamıdır. Bu değerlerden yoksun ve mahrum kimseler, basit nedenlerden dolayı ne yazık ki yıkılmaktadır. Yıkılan yuvaların altında ise genellikle canımızdan çok sevdiğimiz yarınlarımızın ümidi olan çocuklarımız kalmaktadır. Saygılarımla.