Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerimin Yunus Suresi ayet 53 ve ayet 54’te şöyle buyurmaktadır; “O azap gerçek midir? Diye senden haber soruyorlar. De ki; evet rabbime ant olsun ki o elbette gerçektir. Siz bu konuda Allah-u Teâlâ’yı aciz kılacak değilsiniz. O gün zulmetmiş olan herkes eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir.”

Hazreti Peygamber (S.A.V.) Efendimize peygamberlik görevi verildikten sonra ona inanmak istemeyenler ısrarla ölüm sonrası hayatın yani dirilişin, azabın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini soruyorlardı. Yüce peygamberimiz sav Efendimiz de bu konuların hak olduğunu ve aynı zamanda gerçek olup mutlaka gerçekleşeceğini izah edip anlatıyordu. Fakat ne yazık ki onlar inkârlarında ısrar ediyorlardı. Hatta öyle ki bazen ahret inancını kendi aralarında alay konusu bile ediyorlardı.  İşte yukarıdaki Yunus Suresinin 53 ve 54. Ayetleri bu şekilde inkâr eden insanları konu edinmekte aynı zamanda da bu şekilde inkâr etmiş olan insanların ahret gününde karşılaşacakları durumu tasvir etmektedir. Evet, ahret gününde bütün insanlar yeniden dirilecek ve Allah-u Azimüşana, hesap vereceklerdir.

Allah-u Telalaya iman edip emir ve nehiylerine uyanlar yani iman edenler çok güzel ve çok rahat hayat ile karşılaşacaklar ve kendilerine verilen nimetlerden istifade edeceklerdir.

Ancak: inkâr edenler ise, karşılaşmak istemedikleri gerçeklerle yüz yüze gelecekler. İşte ahret hayatında görecekleri manzara karşısında şaşırıp kalacaklardır. Tabi dünya hayatında sergiledikleri isyan ve inkârlarından dolayı çok pişman olup şaşırıp, derin bir üzüntüyle ve ıstırap haline bürünecekler.

İşte kuranı kerim onların bulunacakları durumu şöyle izah etmektedir şöyle ki mülk suresi ayet 9-10 (işte onlar şöyle derler: evet bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat ne yazık ki, biz onu yalanlamış ve Allah-u Telala hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik. Eğer kulak verip söz dinlemiş olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.)

Allah Zül Celal Hazretleri insana akıl ve duyma hassası vermiştir. Ne yazık ki bizler ne aklımızı nede kulağımızı kullandık, işte bunları kullanmadığımız içindir ki, Allah zül celal hazretlerinin indirdiklerini idrak edemedik ve neticede de cehennemliklerden olduk. Dikkat edildiğinde kâfirler (akıl ve kulaklarını kullanmadıklarını)  söylüyorlar ve böylece Allah Zül Celal Hazretlerinin bu iki nimetine nankörlük ettiklerini bizzat itiraf ediyorlar. Görünen odur ki Allah-u Teala’nın lütfünde adaletinde hiçbir eksiklik yoktur. Allah her şeyi bildirmiştir. İyi ve güzel amel işleyenleri cennete kötü amelleri işleyenleri de cehenneme sürükleneceklerini bütün delilleriyle izah etmiştir.

Bu dünya hayatında ilahi vahye ve uymayıp isyan eden ve kendilerine doğru yolu gösteren peygamberlere hakaret edenler işte o büyük hesap gününde şaşkınlık içinde çırpınıp bir şeyler yapmaya çalışacak hatta dünyadaki çok sevdiği malını feda etmeyi deneyecek fakat çaresiz. Ne yazık ki Allahın azabı onları yakalayacağı vakit pişmanlıktan ve üzüntüden dolayı donakalacaklardır. Ne yapacaklarını ne söyleyeceklerini bilemeyecekler. Çünkü bunu yapmaları gereken yer dünya hayatı idi ahret ise hesap ve karşılaşma aynı zamanda sonuç günüdür.

Allah-u Teala’yı ve Peygamberini inkar edip emirlerinin yerine getirmeyenler, dünyadayken makam ve mallarını kaybetme endişesinden dolayı bu yola başvurmuşlardı. Ne yazık ki yukarıdaki ayetten de anlaşıldığı üzere, dünyada ilahi risaleyi kabul etmeyenlerin ahretteki yersiz gerekçeleri hiçbir fayda ifade etmeyecektir ve onları azaptan kurtaramayacaktır.

Şunu çok iyi bilmelidir ki sağlıktayken uğruna pek çok fedakarlıkta bulunulan dünya malının Allah’ın nazarında hiçbir değeri yoktur ve olmayacaktır. Ancak Allah için harcananlar yani Allah yolunda harcanan mal değerlidir. İşte o zor günde sahibinin yanında hayır ve hasenat olarak yer alacaktır. Yine şu gerçeği daima zihnimizde tutalım. Aklımızı fikrimizi, gecemizi gündüzümüzü meşgul eden dünya nimetleri dünyada kalacaktır. Yanımızda götüreceklerimiz ise, yalnız ve yalnız Allah-u Teala’ya ve Resullullah (S.A.V.) Efendimize iman ve bu yolda sergilediğimiz çok güzel davranışlar olacaktır.

Dünya nimetlerini elbette elde edeceğiz. Kullanacağız ancak bunlar bizi Allahtan uzaklaştırmaya götürmemeli. Ancak ve ancak Allahın rızasını kazanmaya götürecek şekilde olmalıdır.

Saygıdeğer okurlarım. Yukarıdaki ayetlerle Allah-u Teala bizlere ilahi hakikatleri bildirmektedir. Bu ayetler ışığında kendimizi korumamız ve Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin nasihatlerini dinlememiz gerekmez mi?
Bu gelip geçici kısa dünyamızda değil, ilelebet yurdumuz olan ahret dünyamıza çalışmamız gerekir. Buda halis bir kalp ile Allah’ın kelamı olan Kuran-a Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin sünnetine, büyük alimlerimizin icmaine ve kıyası fukuhaya uygun hareketimizle kaim olacaktır. Saygılarımla.